fiil Arayarak veya aramadan bir şeyle, bir kişi ile karşılaşmak.
- Arayan Mevla’sını da bulur, belasını da. (Atasözü)
- Cımbızıyla el aynasını yerinde bulamayınca köpürüp bacısına söylendi.
fiil Sahip olmak, elde etmek.
- Kaliteli bir haricî disk bulacağım diye bütün gün elektronik marketleri dolaştım.
- Kasap, yağı bol bulunca gerisini yağlar. (Atasözü)
fiil Kaybedilen bir şeye yeniden sahip olmak.
- Ütücüye verdiği bayramlık eteğinin fişini bulamıyor.
fiil Varlığı bilinmeyen bir şeyi ortaya çıkarmak, keşfetmek.
fiil İlk defa yeni bir şey yaratmak, icat etmek.
fiil İstenilen bir şeye kavuşmak, nail olmak.
fiil Belirli bir yer, zaman vb.ne erişmek, ulaşmak.
- Buruk bir edayla kalabalıktan uzaklaşıp kendine sessiz bir köşe buldu.
- Lümpen kesime kerh ile bakan bu zat, tesadüfen kendini onların arasında bulmuştu.
- Ülkedeki iç savaş nedeniyle iltica edenlerin sayısı milyonları buldu.
fiil Belirli bir yargı, görüş vb.ne varmak.
- Kulak misafiri olduğu bahisleri, mânasız ve lüzumsuz buluyordu.
- Fikirlerimi fasit bulan yoldaşlarıma gizliden gizliye öfkeleniyordum.
fiil Seçmek.
fiil Temin etmek, sağlamak.
- Üvey evlatlarından medet bulamayınca el âleme avuç açtı.
fiil Tecziye edilmek, cezalandırılmak.
fiil Anımsamak, hatırlamak.