Yaşayan Türkçe

taşımak


  • fiil Bir şeyi bulunduğu yerden alıp başka bir yere götürmek.

    • Fethettiği diyarlara, hikmetini ve adaletliliğini taşıyan bir kraldan söz açtı.
    • Gençlikte taş taşı, kocalıkta ye aşı. (Atasözü)

  • fiil Beraberinde bulundurmak.

    • Canı kaymak isteyen mandayı yanında taşır. (Atasözü)

  • fiil Bir şeyin ağırlığını yüklenmek.


  • fiil Bir şeyin, başka bir yere geçişini sağlamak (sıvı, gaz gibi).

    • Doymak bilmeyen öğrenme açlığı onu, bilgi ufkunun ötesine taşıdı.

  • fiil Kuşanmak, giymek.

    • İçtimada sululuk yapan askerlere, resmî üniforma taşıdıkları hatırlatıldı.

  • fiil Özellikleri arasında bulunmak, sahip olmak.

    • Vadinin ağaçlandırılması, vahşi hayatın sürdürülebilirliği açısından kritik önem taşıyor.
    • Türk efsanelerinde, doğaüstü özellikler taşıyan hakanlar, kavimlerine yol gösterirler.

  • fiil Katlanmak, üstlenmek.


  • fiil Hissetmek, duymak.


86